Özet:
Tarih:
11 Temmuz 2016
Amaç:
Gezi
Favori
Faaliyet: Yemek yemek
Favori
Görülecek Yer: Boztepe, Maçka, Hamsiköy
Favori
Gidilecek Mekan: Boztepe Çay Bahçesi, Ayasofya Müze Kahvaltı, ZİTAŞ Tesisleri
Trabzon’a
Karadeniz turumuzun bir parçası olarak gidiyoruz. Hava çok sıcak; ama bir
tarafımız yeşil bir tarafımız mavi. İkisi de Ankara’da pek göremediğimiz
güzelliklerden, bu yüzden yol boyunca yeşillikleri mi seyretsek, denize mi
baksak karar veremiyoruz. En sonunda fotoğraf çekmekten ikisine de
bakamadığımızı fark ediyoruz. Bu arada fonda USB’mize kaydetmiş olduğumuz
Karadeniz Türküleri çalıyor, iyice moda giriyoruz.
Hava
kararmak üzereyken doğrudan Boztepe’ye çıkıyoruz. Boztepe’de günbatımını
izlemeden gelmeyin demişlerdi, iyi ki de demişler! Gökyüzünün renkten renge
girişini semaver çayı eşliğinde izliyoruz. Tesadüf o ki İstanbul’da ikamet eden
arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz. Boztepe’de çay, muhabbet ve manzara mükemmel
3’lü…
Açlıktan
ölmeden önce kendimize kalacak bir yer bakıyoruz. Trabzon’da kalacak temiz bir
otel bulmak çok zor. Kamu misafirhanelerinin hepsi dolu. Öyle olunca kışın
öğrencilere yurt hizmeti veren Serra Apart’a gecelik kişi başı 50 TL (kahvaltı hariç) vermek üzere yerleşiyoruz. Sonrasında soluğu Akçaabat Cemil
Usta’da alıyoruz. Her ne kadar Akçaabat köftecisi olarak ünlenmiş olsa da,
Cemil Usta’da favorimiz domates soslu levrek buğulama ve yanında bol yeşillikli
salata.
Levreğin tadı damağımızda, merkezdeki Uzun Sokağa gidip bir tur atıyoruz. Geç kalmamak lazım, ertesi gün yolculuk var.
Kahvaltı için internetten küçük bir araştırma yaptık ve Ayasofya Müzesi’ndeki kahvaltı mekanının en popüler mekanlardan biri olduğunu gördük. Gayet salaş bir mekan olmasına rağmen, deniz manzarası, hizmet kalitesi ve en önemlisi de kuymağı ve kayganasıyla bizi mest etti. Kahvaltı kişi başı 14 TL, ancak tek kişilik serpme kahvaltı iki kişiyi doyurmaya yeter. Yanında aldığımız kuymak için 10 TL, kaygana için 7 TL ayrı bedel ödüyoruz.
Tabi ki Sümela Manastırı’nı görmeden gitmek istemiyoruz; ancak restorasyon çalışmaları nedeniyle Manastır kapalı. Neyse ki Trabzon’a yeniden gelmek için artık bir bahanemiz var.
Rotamızı
Maçka’ya çeviriyor, denizden ayrılıp içeriye, yeşilliklere, doğru yol alıyoruz.
Önerilere kulak veriyor ve ZİTAŞ Tesislerinde bir mola veriyoruz. Tesisi bulmak
bayağı zor oluyor, çünkü sadece 1 tane tabelası var ve tabelayı kaçırdığımızı
Zigana Geçidi’ni geçerken anlıyoruz. (Biz bulmakta zorlansak da Arap
misafirlerimiz çoktan tesisi bulmuş ve en güzel köşeleri kapmışlar.) Tesisin
mükemmel bir manzarası ve sıcak havaya rağmen hafif bir esintisi var. Karnımız
tok ama kara lahana sarması yemeden olmaz deyip, sarmanın tadına bakıyoruz.
Dönüş
yolunda özellikle Hamsiköy’den geçiyoruz ki bakalım sütlacı bahsedildiği kadar
lezzetli miymiş? Kahvede oturan amcalar Yayla Lokantası’nı işaret ediyor.
Lokanta sahibi ve Hamsiköy sütlacını meşhur eden Osman Amca bir koşu
sütlaçlarımızı getiriyor. Kocaman 1 kase sütlacı afiyetle yedikten sonra
fiyatını öğreniyoruz 5 TL. İçimiz rahat etmiyor, “Kaç kilometre yol geliyor
insanlar, neden bu kadar ucuz satıyorsunuz?” diye sormadan edemiyoruz. “Benim
hakkım bu, fazlası haram” diyor Osman Amca. Böyle insanların hala yaşadığını
bilmek güzel. O zaman hakkını verelim deyip 2. kase sütlaçlarla yola çıkıyoruz.
Bir sütlaç için o kadar yol gidilir mi diyebilirsiniz. Vallahi de gidilir!
Her
ne kadar son zamanlarda hakkında pek iyi şeyler duyamasak da, Uzungöl’ü pas
geçmek istemiyor ve geceyi Uzungöl’de geçirmeye karar veriyoruz. Birkaç otel
gezdikten sonra, aşçısından kahvaltıda kuymak sözü alarak kişi başı 80 TL'ye (kahvaltı dahil) Kamanoğlu Otele
yerleşiyoruz. Ardından Uzungöl’ün etrafında bir tura çıkıyoruz; ancak gölün
dört bir yanını bilumum oteller, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları ve
seyyar satıcılar kapladığı için biraz hayal kırıklığına uğruyoruz açıkçası. Sabah
6’da yürüyüşe çıkmak çok daha mantıklı. Hem gecenin ışıkları söndüğü için
manzarayı daha rahat görebiliyor, hem de yemek kokularından arınmış temiz
Uzungöl havasını soluyabiliyoruz sonunda.
Trabzon
gezimizden bize kalan her bir köşesindeki nefis tatlar ile her tonuna
rastladığımız yeşillikler oluyor.
B & Y 18.08.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder