9 Ağustos 2016 Salı

SELİMİYE

Özet
Tarih: Eylül 2015
Amaç: Tatil
Favori Faaliyet: Yüzme
Favori Görülecek Yer: Çarşı
Favori Gidilecek Mekan: Paprika

Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı şirin bir köy olan Selimiye, 2015 Eylül ayının ilk haftasında Palamutbükü’nden Akyaka’ya uzanan tatil rotamızdaki uğrak noktalarımızdan biri. Bu rotada iki uğrak noktamız var ki özellikle Bördübet kendinden söz edilmeyi hakediyor. Daha önceden adını duyduğumuz Bördübet’in tabelası yolda karşımıza çıkınca sapmadan edemiyoruz.



Yol bir hayli bozuk, ancak yemyeşil ve dönemeçlerde kimi zaman maviyle buluşturuyor bizi. Sonunda karşımıza öyle güzel bir koy çıkıyor ki yolun tüm meşakkatini unutuyoruz.



Deniz tertemiz, etrafı orman, kuş ve böcek seslerinden başka ses yok. Kamp kurmak isteyenler için güzel olabilir.
Diğer uğrak noktamız ise Muğla Marmaris yolunda bulunan Kızkumu.


Denizin ortasında bir yol oluşmuş burada, su en fazla dizlerinize kadar çıkıyor, boydan boya yürümek mümkün. Çeşitli rivayetlere konu olmuş Kızkumu’nun ziyaretçisi de oldukça fazla.


Kızkumu ve Bördübet’in ardından akşamüzeri varıyoruz Selimiye’ye. Rezervasyon yaptırmadan gittiğimiz köyde sorun yaşamadan konaklayacağımız yeri ayarlıyoruz. Kıyı Hotel biraz aceleyle ayarlamamıza rağmen beklentimizi fazlasıyla karşılıyor.

Selimiye’de planladığımız üzere tek gece kalıyor ve kahvaltı dahil 250 TL civarı ödüyoruz. Otelin şirin bir bahçesi ve küçük bir plajı bulunuyor. Plaj ufak taşlı, akşamüzeri girdiğimiz deniz çarşaf gibi sakin ve suyun sıcaklığı çok hoş. Ufak balıklar ayaklarınızın dibinde dolaşıyor ve kıyıda ayakta duracak olursanız bacaklarınızı dişlemeye başlıyorlar.

Akşama balık yemek istediğimizi söylüyoruz. Otelin önerisi Lagos. Bizim için güzel bir balık ayarlayacakları sözünü aldıktan sonra Selimiye’de ufak bir akşam turuna çıkıyoruz. Otel, daha hareketli olan çarşıya 10 dakika yürüme mesafesinde. Çarşı beklemediğimiz kadar ışıl ışıl, kıyıya atılan masalar insan dolu. Dönüşte sahilden yürüyelim diyoruz, ancak bu pek mümkün değil. Zaman zaman evlerin ve mekanların bahçelerine girmek zorunda kalıyoruz. Yürüyüş için serbest bir sahil şeridi bulunmuyor. Bunu bir eksiklik olarak not edelim.

Otele dönüp, deniz kıyısında bir masaya oturuyoruz, balığımız da ızgaraya konuyor. Makul bir sürede, kararında pişmiş, tazecik ve biraz yağlı bembeyaz etiyle yaklaşık 2 kiloluk bir Lagos, güzel bir salata eşliğinde bizlerle. Yaklaşık 150 TL ödediğimiz balıktan bir hayli memnun kalıyoruz. Biraz hamak keyfinin ardından günü bitiriyoruz.

Ertesi sabah deniz yine durgun ve berrak. Güzel bir serpme kahvaltı yapıyoruz. Selimiye’den ayrılma vakti geliyor. Losta Tatlısı yemek gerek diye okumuştuk gelirken. Çarşıya gidiyoruz. Paprika’nın önündeki menüye ilişiyor gözümüz, çeşit çeşit limonata. Lavantalı limonata alıyoruz, mekan çok şirin ancak vakit nakittir hem tatlıyla da iyi gider deyip limonatayı alıp Meşhur Losta Tatlıcısına geçiyoruz. Losta tatlısı, bir çeşit baklava ama baklavaya göre çok hafif. İncecik bir yufkası var, içinde de keçi peyniri. Yanında limonata doğru tercih.

Losta tatlısı, Selimiye’ye kadar gitmişken denenmesi gereken lezzetlerden, lavantalı limonatayı özellikle tavsiye ediyoruz. Yemek için oteli tercih ettik ancak çarşıda da çok çeşitli mekanlar bulunmakta, aradığınız lezzeti bulmakta zorlanmayacaksınız.

Bu kısa Selimiye gezisinden hafızalara kazınan ilk kez yediğimiz enfes Lagosumuz, içimizi ferahlatan mis kokan lavantalı limonata, kulaçlarımızla incitmekten çekindiğimiz tertemiz deniz oluyor.




 M & A 03/09/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder