15 Ocak 2017 Pazar

ADRASAN

Özet
Tarih: Ağustos 2016
Amaç: Tatil
Favori Faaliyet: Tekne turu, Gündoğumunu izlemek
Favori Görülecek Yer: Sulu ada
Favori Gidilecek Mekan: -

Adrasan, Antalya merkeze yaklaşık 90 km mesafede, bir nehir yatağı boyunca sıra sıra dizilmiş pansiyonlarıyla dikkat çeken sakin bir tatil beldesi. Adrasan’a ulaşmak için önce Kemer ardından Kumluca istikametini takip ediyoruz, Adrasan yönüne saptıktan sonra kısa bir mesafe daha kat ederek pansiyonların olduğu bölgeye ulaşıyoruz. Son düzlükte parkur biraz zorlu, ancak mesafe kısa.
Daha önce konaklamış bir arkadaşımızın tavsiyesi ve internet sitelerinden edindiğimiz olumlu izlenimle Adrasan River Hotel’de yerimizi ayırtmıştık. Adrasan’da küçük bir gözlemeci hariç pansiyonlar dışında yemek yenecek bir yere biz rastlamadık. Bundan ötürü en azından yarım pansiyon hizmet veren bir yerde konaklamak en makulü. Biz de bu tavsiyeyi alarak gitmiştik ve öyle yaptık.
Pansiyonun kahvaltısı ve akşam yemekleri tatmin edici. Kahvaltı mütevazi bir açık büfe olarak sunuluyor. Akşam yemekleri ise çorba, bir çeşit meze/ara sıcak, ana yemek, salata, tatlı ya da meyve şeklinde servis ediliyor. Bunlar dışındaki seçenekler ve içecekler ayrıca ücretlendiriliyor. Adrasan River Hotel’in en keyifli yanı nehrin üzerine kurulmuş masalar ve yer sofralarından oluşan restaurant bölümü. Etrafınızdaki ördekler, balıklar, su kaplumbağaları yemekte size eşlik ediyor. Gün içinde nehrin içine kurulu hamaklarda pineklemek de hayli keyifli.

Odalar küçük ve çok konforlu sayılmaz. İki kişi yarım pansiyon konaklama için 225 TL ödüyoruz. Fiyat performansından ve hizmetten memnun kalıyoruz.
Pansiyon, sahile birkaç dakikalık yürüme mesafesinde. Geniş sahil şeridinin etrafı yeşil yamaçlarla sarılı. Sahil iri taşlardan oluşuyor, deniz suyu berrak ve ılık. Bazen biraz dalgalı oluyor. Çabuk derinleşiyor. Taşlar için deniz ayakkabısıyla gitmek iyi bir tercih.


Adrasan’daki ikinci günümüzde pansiyonumuzun yönlendirdiği kaptanla tekne turuna katılıyoruz. Tur bir gün koylar bir gün Sulu Ada yönünde yapılıyormuş. Bizim gitmek istediğimiz gün Sulu Ada’ya denk geliyor. Adanın üzerinde bir tatlı su kaynağı bulunuyor, adını buradan alsa gerek. Tekne adanın etrafında dolaşıp birkaç yerde demir atıyor, adaya giderken de yine bir iki yerde duruyor. Suların koyu lacivert bir renk aldığı mağarayı andıran yer görsel olarak çok güzel, ancak yüzmek için uygun değil.


Bembeyaz bir sahili ve cam gibi bir denizi olan kısım nam-ı diğer Maldivler ise beklemediğiniz anda karşınıza çıkıveren bir vaha. Güzelliğine kapılıp fotoğraflamayı ihmal etmişiz, internette çok güzel görsellerini bulmak mümkün.
Tekne turuna deniz gözlüğüyle gelmek şart. Suyun altı akvaryum gibi diyorlar. Ödünç gözlüklerle bize de bu keyfi yaşatıyor yolculuk arkadaşlarımız. Bir sonraki tatile çıkmadan birer gözlük almaya karar veriyoruz bu deneyimden sonra.
Güzel insanlarla eğlenceli bir gün geçiriyoruz teknede. Öğle yemeği (balık, makarna, salata, meyve) ile çay ve bisküvi ikramı dahil tura iki kişi için 100 TL ödüyoruz.
Ertesi gün erkenden uyanıp sahile koşuyoruz. Duyduk ki Adrasan’da güneş denizden doğuyormuş. Görmeden dönsek olmazmış hakikaten. Etrafta tatlı bir serinlik ve sessizlik hakim o sıralarda. Önce tan yeri kızarıyor, sonra yuvarlak bir alev topu yükselmeye başlıyor suyun içinden.


Meraklıları için ufak bir not olarak şunu ekleyebiliriz Likya Yolunun parkurlarından biri buradan geçmekteymiş. Ancak hayli zorlu ve yaz ayları için çok uygun olmayan bir aktivite olduğunu da belirtmekte fayda var.
Üç güzel günün ardından Adrasan’dan ayrılıyoruz. Daha uzun vakti olanlar için birkaç günü de Olimpos’ta geçirmek iyi bir tercih olabilir diye düşünüyoruz.