Özet
Tarih: Ağustos 2016
Amaç: Tatil
Favori Faaliyet: Tekne turu, Gündoğumunu izlemek
Favori Görülecek Yer: Sulu ada
Favori Gidilecek Mekan: -
Adrasan, Antalya merkeze
yaklaşık 90 km mesafede, bir nehir yatağı boyunca sıra sıra dizilmiş
pansiyonlarıyla dikkat çeken sakin bir tatil beldesi. Adrasan’a ulaşmak için
önce Kemer ardından Kumluca istikametini takip ediyoruz, Adrasan yönüne
saptıktan sonra kısa bir mesafe daha kat ederek pansiyonların olduğu bölgeye
ulaşıyoruz. Son düzlükte parkur biraz zorlu, ancak mesafe kısa.
Daha önce konaklamış bir
arkadaşımızın tavsiyesi ve internet sitelerinden edindiğimiz olumlu izlenimle
Adrasan River Hotel’de yerimizi ayırtmıştık. Adrasan’da küçük bir gözlemeci
hariç pansiyonlar dışında yemek yenecek bir yere biz rastlamadık. Bundan ötürü
en azından yarım pansiyon hizmet veren bir yerde konaklamak en makulü. Biz de
bu tavsiyeyi alarak gitmiştik ve öyle yaptık.
Pansiyonun kahvaltısı ve
akşam yemekleri tatmin edici. Kahvaltı mütevazi bir açık büfe olarak sunuluyor.
Akşam yemekleri ise çorba, bir çeşit meze/ara sıcak, ana yemek, salata, tatlı
ya da meyve şeklinde servis ediliyor. Bunlar dışındaki seçenekler ve içecekler
ayrıca ücretlendiriliyor. Adrasan River Hotel’in en keyifli yanı nehrin üzerine
kurulmuş masalar ve yer sofralarından oluşan restaurant bölümü. Etrafınızdaki
ördekler, balıklar, su kaplumbağaları yemekte size eşlik ediyor. Gün içinde
nehrin içine kurulu hamaklarda pineklemek de hayli keyifli.
Odalar küçük ve çok
konforlu sayılmaz. İki kişi yarım pansiyon konaklama için 225 TL ödüyoruz.
Fiyat performansından ve hizmetten memnun kalıyoruz.
Pansiyon, sahile birkaç
dakikalık yürüme mesafesinde. Geniş sahil şeridinin etrafı yeşil yamaçlarla
sarılı. Sahil iri taşlardan oluşuyor, deniz suyu berrak ve ılık. Bazen biraz
dalgalı oluyor. Çabuk derinleşiyor. Taşlar için deniz ayakkabısıyla gitmek iyi
bir tercih.
Adrasan’daki ikinci
günümüzde pansiyonumuzun yönlendirdiği kaptanla tekne turuna katılıyoruz. Tur
bir gün koylar bir gün Sulu Ada yönünde yapılıyormuş. Bizim gitmek istediğimiz
gün Sulu Ada’ya denk geliyor. Adanın üzerinde bir tatlı su kaynağı bulunuyor,
adını buradan alsa gerek. Tekne adanın etrafında dolaşıp birkaç yerde demir
atıyor, adaya giderken de yine bir iki yerde duruyor. Suların koyu lacivert bir
renk aldığı mağarayı andıran yer görsel olarak çok güzel, ancak yüzmek için
uygun değil.
Bembeyaz bir sahili ve
cam gibi bir denizi olan kısım nam-ı diğer Maldivler ise beklemediğiniz anda
karşınıza çıkıveren bir vaha. Güzelliğine kapılıp fotoğraflamayı ihmal etmişiz,
internette çok güzel görsellerini bulmak mümkün.
Tekne turuna deniz
gözlüğüyle gelmek şart. Suyun altı akvaryum gibi diyorlar. Ödünç gözlüklerle
bize de bu keyfi yaşatıyor yolculuk arkadaşlarımız. Bir sonraki tatile çıkmadan
birer gözlük almaya karar veriyoruz bu deneyimden sonra.
Güzel insanlarla
eğlenceli bir gün geçiriyoruz teknede. Öğle yemeği (balık, makarna, salata,
meyve) ile çay ve bisküvi ikramı dahil tura iki kişi için 100 TL ödüyoruz.
Ertesi gün erkenden
uyanıp sahile koşuyoruz. Duyduk ki Adrasan’da güneş denizden doğuyormuş.
Görmeden dönsek olmazmış hakikaten. Etrafta tatlı bir serinlik ve sessizlik
hakim o sıralarda. Önce tan yeri kızarıyor, sonra yuvarlak bir alev topu yükselmeye
başlıyor suyun içinden.
Meraklıları için ufak bir
not olarak şunu ekleyebiliriz Likya Yolunun parkurlarından biri buradan
geçmekteymiş. Ancak hayli zorlu ve yaz ayları için çok uygun olmayan bir
aktivite olduğunu da belirtmekte fayda var.
Üç güzel günün ardından Adrasan’dan
ayrılıyoruz. Daha uzun vakti olanlar için birkaç günü de Olimpos’ta geçirmek
iyi bir tercih olabilir diye düşünüyoruz.